Hangi ülke ve üniversitelere başvurdun?
Ben Early Action’da Amerika’da Stanford’a başvurdum ve eğer early kabulüm olmasa Regular Decision zamanında hem Kanada hem Amerika hem de İngiltere’ye başvuracaktım. Ama Stanford kabulüm geldiğinde Kanada’daki ve Amerika’daki diğer yaptığım early başvuruları çektim. O yüzden sonuç olarak sadece iki okula başvurmuş oldum. Bunlar da biri Stanford diğeri UC Berkeley’di.
Başvurduğun üniversitelerin hangi bölümlerinden kabul aldın?
Stanford’da aslında belli bir bölüme girmedim ama UC Berkeley’de daha belli bir bölüme girdim. UC Berkeley’den aldığım kabul Industrial Engineering and Operations Research’tü. Stanford’da da ilgilendiğim üç bölümü yazmamı istediler. Bunlardan biri Environmental Engineering, ikincisi Materials Science and Engineering, üçüncüsü de Symbolic Systems diye bir bölümdü. Symbolic Systems’da Stanford’a özel bir bölüm. Aslında computer science, matematik, dil, felsefe ve psikolojiyi birleştiren bir bölüm. Ben de aslında bunlardan kabul almış oldum.
Birden fazla üniversiteden kabul aldıysan, hangisini tercih ettin? Neden?
Benim bir numaralı tercihim Stanford’dı. Öncelikli olarak bunu belirlememin sebebi hem özellikle mühendislik ve computer science gibi alanlarda çok çok iyi olması, aynı zamanda ben iklime de önem veriyordum. Amerika hep öncelikli ülkem olmuştu. İklimi olarak da Kaliforniya’yı çok beğeniyordum. Aynı zamanda Stanford’ın öğrenci yapısının aslında sadece akademik değil sosyal konulara da çok önem veriyor olması ve okulun çok çeşitli öğrencilere sahip olmasından dolayı en çok istediğim okul o olmuştu. Benzer özelliklerinden dolayı UC Berkeley’i de istiyordum ama iki okuldan da kabul alınca Stanford bir tık daha iyi olduğu için onu seçtim.
Sence CV’ndeki hangi özellik kabul almanı sağladı? Seni diğer öğrencilerden farklı kılan neydi?
Öncelikli olarak ben okulda IB programının yanı sıra üç tane AP’de yaptım. Aynı zamanda hem IB hem de AP notlarım güçlüydü. Akademik olarak bu beni bir adım öne geçirmişti. Ondan sonra 12. sınıfa geçerken meme kanserinin teşhisi üzerine bir mikroçip geliştirme projesi yaptım ve Stanford mülakatımda da çoğunluk olarak bundan bahsettim. Bu da kendi geliştirdiğim bir fikir ve kendi projem olduğu için interviewer'ımı çok etkilemiş. Aynı zamanda Stanford’ın da girişimcilere çok önem veriyor olmasından dolayı bu projeyi Stanford’da devam ettirebileceğimi de söylemiştim. Bunların yanı sıra essaylerimin aşırı önemli olduğunu düşünüyorum. Essaylerde aslında biraz risk aldım ve çok akademik konularla ilgili yazmaktansa biraz politik konulara ve sosyal konulara da değindim. Çünkü başvuran herkes çok iyi, herkesin ortalaması çok yüksek, inanılmaz projeler yapıyorlar ama aslında bir yerden sonra sizi ayıran şey kişiliğiniz oluyor ve Stanford kişiliğe çok önem verdiği için kişiliğimi en iyi şekilde yansıtmaya çalıştım. Mesela savaşın gereksizliği gibi konulara yer verdim, azınlık gruplardan bahsettim ve insancıl bir yaklaşımla politik konulardaki görüşlerimi yansıttım. Stanford’ın da bu konulardaki duruşu benzer olduğu için hem akademik ilgilerimin ve başarılarımın yanı sıra kişilik olarak istedikleri tarzda bir öğrenci olmam ve sosyal konulara önem vermemden dolayı öne çıkmış olabileceğimi düşünüyorum.
IB ve/veya AP yaptın mı? Hangi dersleri aldın?
Ben IB programının yanı sıra üç AP dersi aldım. IB’de high level olarak Matematik, Kimya ve İngilizce B aldım. Standart level olarak Türkçe, TITC ve Biyoloji aldım. AP’lerde de Calculus BC, Physics C: Mechanics ve Physics C: Electricity and Magnetism derslerini aldım.
Sence okulun IB/AP (hangisini seçtiyse) programları yeterli düzeyde mi?
Bence okulun IB programı genel olarak sayısalcı bir insan için yeterli ama sözel dersler konusunda okulun diğer IB okullarına göre eksiklikleri var. Dediğim gibi sayısal rotasından gidecekler için sıkıntı olmuyor fakat sadece sözel derslere ilgisi olanlar için sıkıntılı oluyor. AP bakımından da seçmeli ders olayından ötürü AP’de okulda çok fazla alınamıyor. Genelde dışarıdan da AP dersi alınması gerekiyor. Bu bakımdan sözelciler için çeşitsizlik sorun yaratabilir ama genel olarak Üsküdar Amerikan sayısal alana yönelen bir okul olduğu için IB de olsun AP de olsun bunu bilerek sürece başlamak gerektiğini düşünüyorum. Okulun daha çok yapabileceği bir şey var mı açıkçası bilmiyorum ama hem AP’de hem IB’de daha çok sayısalcılara avantaj sağlayan bir ders seçimi imkanı sunduğunu düşünüyorum.
Okuldaki üniversite danışmanlığı bölümü sana bu süreçte yeterince yardımcı oldu mu?
Açıkçası okuldaki yurtdışı danışmanları, dürüst olmak gerekirse, bu sene çok yardımcı olmadı. Mesela dün Ivy Günü’ydü ve gelen kabullere bakıldığı zaman Koç ve Robert’in gözle görülür oranda daha iyi olmalarının sebebini okulların yurtdışı danışmanlarına bağlayan bir sürü insan var. Bu bakımdan şöyle bir şey söyleyebilirim yurtdışı başvuru olaylarında genel olarak insanların önemli olduğunu düşündüğü belli başlı şeyler var ve bence insanlar bu konuya biraz dar ve sığ bir bakış açısıyla bakıyorlar. İnsanlar belli bir sebepten girmiyorlar, okullar insanlara profil olarak bakıyorlar ve öğrenci okulun istediği profile uygunsa giriyorlar. Ben UC Berkeley ve Stanford başvurularımda okulların profiline benzer olsa bile ikisine aynı konularda essayler yazmadım. Essaylerim farklı olmasına rağmen okulların profillerinin istedikleri değiştiği için ona uygun başvuru oluşturdum ve bence başvururken yapılması gereken en önemli şey de bu. Okul nasıl bir profil istiyor, nasıl öğrencileri alıyor tarzı şeyleri bilmesi gereken öncelikli kişi biz değil okul ve okulun yurtdışı danışmanları. Bizim okul danışmanlarının bu alanda biraz yetersiz olduğunu düşünüyorum. Biraz daha okulların istedikleri öğrenci profilini tanıyıp sadece bireysel başarıların birleştirilip profil oluşturulmasındansa profildeki her elementin koro gibi farklı seslerin ortak bir şeye gelip bir uyum oluşturması gerektiğini anlamaları ve buna göre profilleri oluşturuyor olmaları lazım. Dediğim gibi, bu sene bizim okulun Koç ve Robert’e göre bir tık daha geride olmasının sebebinin okul danışmanlarının öğrenci profili oluşturmadaki etkinsizliği olduğunu düşünüyorum.
SAT’ye kaç kere girdin? En yüksek puanın neydi?
Ben SAT’ye 11. sınıfın aralığında ve 12. sınıfta ekimde girdim. 11. sınıfın aralığında 1430 aldım, 12. sınıfın ekiminde 1500 aldım. Matematikten 800, reading-writing den ise 700 aldım. SAT Subject testleri şu an kalkıyor ama ben iki tane SAT Subject testine de girmiştim. Math II ve Kimya’ya girmiştim ve ikisinden de 800 üzerinden 800 aldım. TOEFL ve IELTS’e de girdim. TOEFL’dan 108 aldım, IELTS’den de 8 aldım.
Üniversite seçimlerinde neden yurt dışını tercih ettin?
Her insan tabii ki farklı ve ben kesinlikle ne okumak istediğini bilen biri değilim. Hala da bilmiyorum. Bunu bilmemek kötü bir şey değil, genellikle herkes öyle yansıtıyor olsa da. Sanki ne okuyacağını bilmeyen öğrenci yeteri kadar kararlı değilmiş gibi yanlış bir algı var. Aslında ne okuyacağını bilmemek çok normal bir şey, insanlar 40 yaşında bile meslek değiştirebiliyor. Benim yurtdışını, özellikle Amerika’yı tercih etmemin sebeplerinden biri bölüm değiştirme olanağı sağlamasıydı. İngiltere ve diğer Avrupa ülkeleri bu konuda daha katı ve bölüm değiştirmek çok da mümkün değil. Amerika bu konuda çok rahat olduğu için ben başından beri Amerika’yı istiyordum zaten. Bir de yaklaşık altı yıl önce bir yazı Kaliforniya’da geçirmiştim ve oranın hem insanlarını sevdim hem de oraya aitmiş hissi yarattı ve orada mutlu olabileceğimi hissettim. Hazır buna değinmişken şunu da söylemek istiyorum, insanların okullara karar verirken gittikleri yerde mutlu olup olmayacaklarını düşünmeleri çok önemli. Bunun dışında insanın kendini tanıması lazım ve bence yurtdışı başvuru sürecinde en önemli şeylerden biri de essay. Essay yazarken insanın kendisi hakkında çok düşünmesi ve kendini tanıması gerekiyor. Hangi alanlarda zayıf olduğunu, hangi alanlarda gelişim gösterdiğini ve hangi alanlarda güçlü olduğunu bilince çok reflective essayler yazabiliyorsunuz. Ayrıca bu essayleri yazarken hangi okulun size uygun olduğunu da anlayabiliyorsunuz. Mesela bence Stanford’ın essay soruları da baya eğlenceliydi ve bu bakımdan essay sorularının okulu yansıttığını da düşünüyorum. Soruya geri dönecek olursak, Amerika’nın bölüm değiştirmedeki rahatlığı Amerika odaklı olmamı sağlayan ilk faktördü. Amerika içinde spesifik olarak bölge dağılımı da tamamen okulların aradığı öğrenci profiline kendimi tanıdıktan sonra bakıp hangisiyle daha çok uyuştuğumu anlayıp ona göre yönelmeme göre oldu.
Bulunduğumuz koşullar içinde, yeni bir ülkeye yerleşecek olmak seni nasıl hissettirdi? Bu konuda endişelerin var mı?
Açıkçası benim pek bir endişem yok. Çocukluktan beri hayalim Amerika’da üniversite okumaktı ve artık bir an önce eylüle ışınlansak da gitsem modundayım. Bir de ben genel olarak aileme, aileyle birlikte olma fikrine aşırı bağlı bir insan değilim. Ben daha çok hayatta kendi yolumu çizmek ve bir an önce buna başlamak istiyorum. Bu yüzden gitmek konusunda olumsuz duygulardansa olumlu duygular besliyorum. Aynı zamanda bunda gittiğim yaz kamplarının etkili olduğunu düşünüyorum. 7. sınıf sonunda İngiltere’ye, 8. sınıf sonunda Amerika’ya, Prep sonunda da Fransa’ya gidip yazın kendi başıma kalmıştım. Kendi başına yaşamanın, çamaşır yıkamanın, yemek yapmanın, oda silmenin ne olduğunu tecrübe ettikten sonra ve büyüyüp liseyi bitirmek üzere olmamla beraber sanki gitmem gerekiyormuş gibi de hissediyorum. Gitmeye hazır hissediyorum. Bu yüzden çok heyecanlıyım ve çok bir endişe duymuyorum.
Türkiye’ye hazırlanmayı hiç düşündün mü? Haziran’da üniversite sınavına girmeyi düşünüyor musun?
Türkiye’ye hazırlanmayı hiç düşünmedim. Sınava gireceğim de barajı geçme umuduyla gireceğim. Onun dışında hiç düşünmedim.
Üsküdar Amerikan’ın sana kattığı en önemli özellik neydi?
Bence kesinlikle özgüven. Üsküdar’a adımımı ilk gün attığım Eren ile şu anki Eren’e baktığımda çok daha özgüven kazandığımı görüyorum. Üsküdar’da zorlandığım bir sürü alan oldu. Akademik olarak da zorlandım ve sonuçta lise boyunca insan ilişkilerinde de arkadaşlık ilişkilerinde de bir sürü farklı deneyimler ve tatsızlıklar oluyor. Ayrıca lise dönemi gelişme çağı olduğu için insan bayağı yol kat ediyor. Üsküdar’da aynı zamanda liderlik deneyimleri yakalama şansı yakaladım, 9. sınıfta dönem temsilcisi oldum ve 9. sınıftan itibaren Badminton takımı kaptanıyım. İnsanlarla konuşmak daha rahat gelmeye başladı ve daha dışa dönük bir insan olmaya başladım. Bu beş seneyi geçirdikten sonra ne kadar değiştiğimi görmek de bir bakımdan bana özgüven kattı. Eskiden daha güvensiz ve tedirgin bir insanken Üsküdar’da yaşadığım bazı zorluklar hayata bakış açımı değiştirdi ve daha az stresli olmama, daha mutlu olmama yardımcı oldu. Üsküdar’ın çok kolay bir okul olmaması, sadece akademik olarak değil de genel olarak çok daha kalifiye insanların arasında olmanız, herkesin çok motive ve liderlik özelliği daha baskın olan insanlar olması gibi şeylerin beni kişilik olarak geliştirdiğini ve özgüvenimi arttırdığını düşünüyorum.
Okulun sevdiğin ve sevmediğin birer özelliğini söyleyebilir misin?
Herhalde okula bir buçuk senedir gidemememden dolayı en sevdiğim özelliği Bowker arkasındaki yemekhanenin açık alanı olabilir. Bir de bahar zamanı çiçekler açtığı için çok güzel oluyor ve çok özledim. Orada vakit geçirmek okulun en sevdiğim şeylerinden biri olabilir. Onun dışında okulun en sevdiğim özelliği insanları diyebilirim. Ben önceden Enka’daydım ve Enka'dan çıkmayı çok istiyordum çünkü insanlardan o kadar mutlu değildim. Öğrenci kalitesi bence bir yerdeki en önemli faktörlerden biri ve bu bakımdan şu an Üsküdar’daki arkadaşlarımdan çok memnunum. Hem ben onlardan bir şeyler öğrendim hem de ben onlara bir şeyler öğrettim. Karşılıklı gelişmemizi sağlayan ilişkiler kurdum ve bu yüzden Üsküdar’ın en sevdiğim yanı insanları diyebilirim. En sevmediğim yanı öğretmenlerin ve idarenin arasındaki iletişimsizlik. Mesela bazı deadline lar çok enteresan tarihlere konulabiliyor. Bazen öğretmenlerin problemleri yönetime gidemiyor, yönetim yapmak istediği bir şeyi yaptıramıyor ve bence bunun sebebi tamamen iletişimsizlik. Kimse kimseyle doğru düzgün konuşmuyor. Genel olarak eğer yönetim, öğretmenler ve öğrenciler arasında güçlü bir iletişim bağı olursa okulda bir sürü şeyin daha rahat ve hafif bir şekilde işleyeceğini düşünüyorum. İletişimsizlik yüzünden bazı haftalar akademik olarak çok yoğun olabiliyor ve bu hem öğretmenlere hem de öğrencilere zor geliyor. Bence bu tarz şeylerin önceden düşünülüp ayarlanması gerekiyor. Bu yüzden iletişimsizlik en sevmediğim özelliği diyebilirim.
Yurt dışında okumak isteyen alt dönem öğrencileri için önerilerin neler?
Birincisi, gelecek kaygısı bir sürü şeyi engelliyor ve gereksiz stres yaratıyor. Bence ben kesin şurda şunu okumak istiyorum diye düşünmemek gerek, başlangıçta daha rahat bir bakış açısına sahip olmak çok önemli. Hayatın herkesi her yer götürebileceğini ve karşınıza bir sürü yollar çıkabileceğini bilmek lazım. Eğer psikolojik olarak pozitif bir bakış açısıyla başlamazsanız, bütün bu süreç sizi çok hırpalıyor. Özellikle 11. sınıf sonu ve 12. sınıf başında gerçekten çok yoruluyorsunuz. Onun dışında bir sürü şey yapmaktansa sevdiğiniz şeyleri yapmaya ve vakit ayırmaya çalışın. Mesela benim aktivite listemde yazdığım şeylerden bir tanesi de şarkı yazıp gitar çalmamdı. Bu tamamen kendim için ve sevdiğim için yaptığım bir şeydi. Hiç bunu üniversite başvurumda kullanırım diye düşünmedim. Stanford’ın yaptığınız bir aktiviteden kısaca bahsedin diye bir sorusu vardı ve ben de bir melodiye şarkı yazma sürecimin nasıl olduğu hakkında yazdım ve sonunda yazdığım şarkının son iki satırını koydum. Essayimde kullandığım için bunu aktivite listeme de ekledim ve organik gelişen bir şey olmuştu. Bu yüzden bir aktiviteyi belli bir okul veya hedef için yapmaktansa sevdiğiniz alanlara daha derin yönelip sonra zamanı geldiğinde başvurunuza uyarlayabilirsiniz. Ayrıca Stanford gibi üniversiteler insanların kendi fikirlerini hayata geçirmelerine çok önem verdiği için ilgi alanlarınız hakkında proje başlatabilirsiniz. Son olarak, essaylerinizi yazarken olabildiğiniz kadar dürüst olmak çok önemli çünkü bir yerden sonra kişiliğiniz sizi öne çıkarıyor. Bu yüzden essaylerinizde olabildiğiniz kadar dürüst olup kendinizi en iyi şekilde yansıtmaya çalışın. Sonuçta sizi en iyi tanıdığını düşündüğünüz hocalarınızdan tavsiye mektubu da isteyeceksiniz ve onlar sizi tanıdığı gibi yazacaklar. Eğer sizde yeteri kadar dürüst olursanız okullar iki taraflı bakış açısından da etkilenip sizi daha çok tanıyabilirler. Özellikle bu iki element ortak konulardan bahsediyorsa daha da etkilenebilirler. Bu yüzden dürüst ve açık olmak essay yazmanın en önemli noktalarından biri.
Commentaires