top of page
  • Yazarın fotoğrafıAli Kaan Doğan

Avrupa Birliğini Anlamak #2: Uyum Yasaları ve Fikir Ayrılıkları


Geçtiğimiz günlerde İstanbul Sözleşmesi'nin beklenmedik feshi iç siyaset kadar uluslararası ilişkilerde de yankılandı. Yakın zamanda da AİHM'nin de T.C. Mahkemeleriyle özellikle siyasi davalarda görüş ayrılığı yaşaması da AB ve Türkiye ilişkilerinin gündeme gelmesine sebep oldu. Peki, bir zamanlar torba torba çıkan uyum yasalarıyla kokoreç ve midyenin yasaklanmasının tartışmaya açıldığı Türkiye'den AİHM ile fikir ayrılıkları yaşayan Türkiye'ye nasıl geldik? Bu bölümde geçmişten bugüne Türkiye ve AB ilişkilerini masaya yatıracağız.


Uyum Yasaları ve Yakınlaşma

Özellikle Türkiye'nin Avrupa Gümrük Birliğine üye olmasından sonra gelen hükümetler AB tam üyelik sürecine 2010'lu yıllara kadar çok önem verdiler. Bu süre zarfında AB uyum yasaları altında Türkiye'de ekonomi, hukuk ve hijyen gibi alanlarda yasal düzenlemeler geldi. Bunların içine seyyar satıcıların tezgahlarına regülasyon getiren yasalardan Türkiye'ye kaçak yollarla gelen mültecilerin özlük haklarının yeninden düzenlenmesine kadar pek çok tasarı TBMM tarafından kabul edildi. Bu dönemde Eurobarometer'ın yaptığı anketler Türkiye vatandaşlarının %60'ının AB'ye olumlu baktığını gösteriyordu (ec.europe.eu).


Özellikle de 2002'de iktidara gelen AK Parti döneminde Brüksel ve Ankara tam üyelik için müzakerelere başlamıştı. Yine aynı dönemde de Ali Babacan Avrupa Birliği Başmüzakerecisi statüsüyle bu görüşmelerden birinci dereceden sorumluydu. Dönemin cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye'nin AB'ye kabul edilmesi durumunda halkın katılıp katılmamaya referandumla karar vereceğini söyledi. Aynı dönemde de Almanya'yı ziyaret eden dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin “Avrupa Birliğine en geç 2023'de tam üye olarak katılmayı beklediğini” dünya basınına duyurmuştu.

2013 yılında yaşanan iç siyasetteki karışıklıklar ve bunların çözümüne odaklanılması AB ile görüşmelerin askıya alınmasına sebep oldu. Aynı dönemde de Türkiye vatandaşlarının AB'ye desteği %43 seviyesine düştü (ec.europe.eu). Bu dönemde tartışılan “kolluk kuvvetlerinin güç kullanımı” ve “basın özgürlüğü” gibi konular AB tarafında belirli kaygılara sebep oldu (Politico).


Günümüz ve Güncel Durum

Türkiye-AB ilişkilerine dair her bir konu başlığı oldukça kapsamlı ve özetlenmesi de güçancak hızlıca aklımıza gelen birkaç şey şunlar: Libya krizi, Doğu Akdeniz'de Kıbrıstaki Rum ve Türk devletleri arasındaki hak iddiaları,belirli siyasi figürlere dahil hukuki fikir ayrılıkları, Kuzey Suriye'ye yapılan operasyonlar, Ortadoğu'dan Avrupa'ya doğru giden mülteci dalgaları...


Libya krizinde Türkiye BM'nin resmi olarak desteklediği meclise ambargo uygulamıştı ve bir Alman gemisinin bir Türk gemisini arama için durdurmasıyla gerginlik had safhaya çıkmıştı. Doğu Akdeniz krizinde ise özellikle Fransa ve Yunanistan'ın sert tepkileri aktörler arasında zaten zayıflamış olan diplomatik bağların daha çok zarar görmesine yol açtı. Siyasi davalarda ise belirli siyasilerin ve iş adamları hakkında AİHM ve T.C. Mahkemeleri de fikir ayrılıkları yaşadı.

Son olarak ise, İstanbul Sözleşmesi'nin KHK ile feshedilmesiyle beraber AB ve pek çok ülke Türkiye'yi kadın hakları ihlaliyle suçladı.


Ne Olacak?

Objektif bir şekilde yaklaştığımız zaman Türkiye'nin mevcut politikaları takip ettiği bir gelecekte AB ile uzaklaşacağını tahmin etmek olağandışı olmaz. Bunun yanında mevcut krizlerin de devam etmesi ve çözüm için adımlar atılmamasıyla beraber yakın gelecekte AB ve Türkiye'nin geleceğinin ne olacağı bir merak konusu.

 

Görseller (yukarıdan aşağıya): Anadolu Ajansı, Euronews, Habertürk, CNN Türk, Sözcü

Commenti


bottom of page