top of page
Yazarın fotoğrafıNehir Elkin

Elif Elkin ile "Öyle Söyleme" Toplumsal Farkındalık Projesi Röportajı


Otizm nedir?

Otizm spektrum bozukluğu ya da bilinen adıyla otizm erken çocukluk döneminde başlayan, ciddi bir gelişimsel bozukluktur. Sosyal etkileşime, iletişime zarar veren, sınırlı ilgi alanlarına ve tekrarlanan hareketlere yol açan davranışlarının bulunmasıdır. Otizmin beynin yapısını ve işleyişini etkileyen sinir sistemindeki sorunlardan kaynaklandığı düşünülmektedir. Bu hastalığın çocuk yetiştirme türleriyle ve ailenin sosyo-ekonomik düzeyiyle bir ilgisi bulunmamaktadır.


Şizofreni nedir?

Şizofreni bir bireyin davranışlarını, hareketlerini, gerçeği algılayış şeklini ve düşüncelerini çarpıtarak değiştiren, ailesi ve sosyal çevresi ile ilişkilerini bozan psikiyatrik bir hastalıktır. Ciddi ve kronik bir hastalık olan şizofrenide hastalar gerçeklikle arasındaki bağlantısını yitirerek farklı davranışlar sergilemeye, gerçek olmayan olaylara inanmaya ve kişiliklerini değiştirmeye eğilim gösterir.

Kendinizden bahsedebilir misiniz? Merhaba, ben Elif Elkin. 1977 İstanbul doğumluyum. Eğitim hayatımı şekillendiren Robert Kolej ve Boğaziçi Üniversitesi’nin ardından, çalışmaya başladım. Yaklaşık 2,5 yıl süren bir bankacılık deneyimi sonrasında, 2001 yılında ilaç sektörüne girdim. 20 yıldır bu sektörde çalışıyorum. Türkiye’nin lider ilaç şirketi Abdi İbrahim ve Japon Otsuka’nın yarı yarıya ortaklığıyla kurulan Abdi İbrahim Otsuka’nın şirket yöneticiliği görevini sürdürüyorum. Evliyim, Bora, Nehir ve Mira isminde üç çocuğumuz var. Ailece oynadığımız oyunları ve de seyahat etmeyi, okumayı, pilates yapmayı çok seviyorum.

Çalıştığınız ilaç firması olan Abdi İbrahim Otsuka’nın “Öyle Söyleme” projesini açıklayabilir misiniz? Abdi İbrahim Otsuka, başta psikiyatri tedavisi olmak üzere özel uzmanlık alanındaki ilaçlarıyla 2012’den bu yana varlık gösteren bir Türk-Japon ortaklığı. Otsuka, dünyanın en büyük 30 ilaç firması arasında yer alan 100 yıllık bir Japon ilaç firması. Abdi İbrahim de 108. yılı geride bırakmış, 18 yıldır ilaç sektörünün lideri olan bir Türk ilaç şirketi. Abdi İbrahim Otsuka, bu iki devin %50-50 ortaklığı ile kurulmuş genç bir şirket. Biz, Abdi İbrahim Otsuka olarak, kendimizi “İyileştirmede Yenilikçilikle” tanımlıyoruz. Tedavi alanlarımız işimizin teknik tarafı. Bize asıl gurur veren ve her güne aynı heyecanla başlamamızı sağlayan motivasyonumuz; keşfetmeye ve bizi insan yapan değerleri ileriye taşımaya olan arzumuz ve inancımız. Tedavinin bir bütün olduğunu biliyoruz. Bunun için de dokunduğumuz tüm paydaşlarımıza seslenen sosyal sorumluluk faaliyetlerimizle ülkemize değer katmak için çalışıyoruz. “Dokunduğumuz tüm paydaşların hayatlarını iyileştirmek için” çalışıyoruz. Onların daha kaliteli bir yaşama sahip olmalarını sağlamak için. Sosyal sorumluluk projelerimizin de ana hedefi, ruh sağlığı konusunda toplumsal farkındalık yaratarak hasta ve hasta yakınlarına destek olmak. Bu amaçla her yıl “10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü”nde, toplumdaki anlayış ve farkındalıkları hedefleyen etkinlikler yapıyoruz. Fiziksel mesafelerin arttığı ama bir o kadar da birbirimizle etkileşime olan ihtiyacımızı fark ettiğimiz bu dönemde, bu yılki etkinliğimizle insanlar arasındaki iletişimin en önemli boyutuna dikkat çekmek istedik ve ÖYLE SÖYLEME! dedik. Geçtiğimiz 5 yıl boyunca vurguladığımız, ruhsal sorunlar yaşayanlar ve yakınlarının hayatındaki zorluklar arasında ilk sırada gelen damgalamaya karşı yeni bir hareket başlattık. Herkesi günlük dilde ruhsal sorunlara atıfta bulunan söylemlerden uzak durmaya, hasta ve hasta yakınlarının yaşadıkları konusunda daha duyarlı olmaya davet ediyoruz. Dokunduğumuz her kişi ve kurumda değişimin dilde başladığına dair farkındalık yaratmayı ve kalıcı bir davranış değişikliği başlatmayı amaçlıyoruz.



Tam olarak nedir “damgalama”? Belki farkında olmadan söylenen “Ruh Hastası mıdır dedir!” “Şizofren yaa!” “Otistik misin kardeşim, anlamıyor musun!” “Dengesize bak tam bipolar!” gibi cümleler, damgalamanın en çarpıcı örnekleri… Söyleyen kişi farkında olmasa da, ruhsal hastalıklar ile mücadele edenler ve yakınları, bu sözcüklerin hakaret olarak kullanıldığını biliyorlar, duyuyorlar. Bu durum onları daha da yalnızlığa itiyor. Bu da tedaviye ulaşma ve tedaviyi kabul etme konusunda büyük zorluklara yol açıyor. Hastalık konusunda hiç bilgisi olmayan kişilerin damgalamaya yönelik söylemleri hasta ve hasta yakınlarının durumunu hafife almak anlamına geliyor ve basit gibi görünen sözler çok rencide edici oluyor. Örneğin otizm, bireylerin farklı bir beyin yapısı ile doğmaları nedeniyle karşılaşılan kronik bir durum. Yüzde 1.5 sıklıkla görülen bu hastalık çok yakınımızdaki bir kişide çıkabilir. Bizler için normal olan İletişim onlar için büyük bir çaba gerektirir. Toplumda otistik kelimesinin kullanılması bir tarafa, bu nitelemenin hakaret ya da eleştiri olarak kullanılması bu özel bireyler ve aileleri için büyük bir yaraya dönüşüyor.

Neden böyle bir proje yapmak istediniz? Geçen yıl yaptığımız ve ESOMAR Vakfı’nın büyük ödülünü kazanan araştırmamız sonucunda, hasta ve hasta yakınlarının karşılaştığı damgalamanın büyük bir toplumsal sorun olduğunu gördük. Bu araştırma, Türkiye’nin ilk ve tek “Ruhsal Hastalıklarla ilgili Damgalama” araştırması idi. Araştırma sonuçları çok çarpıcıydı bizim için. Toplumda ruhsal hastalıklar ile ilgili farkındalık ve bilgi düzeyinin çok düşük olduğunu gördük. Örneğin her 10 kişiden 1’i, şizofreniyi bulaşıcı hastalık zannediyor! Bununla birlikte maalesef damgalama oranı da çok yüksek. Toplumun %50’si “Ruhsal hastalığı olan kişilerle otobüste yan yana oturmam, öğretmenlik yapsın istemem, komşum dahi olmasın !" yaklaşımında. Oysa ki, diğer hastalıklar gibi, ruhsal hastalıklar da adı üzerinde “hastalık”. Tedavileri mümkün. İnsanlar bilgi eksikleri olduğu için, yanlış yorumlarda bulunuyor. Bilmiyorlar, bilmediklerinden korkuyorlar, korktukları için de damgalıyor ve dışlıyorlar. Bu durum hepimizin başına gelebilir. O nedenle hepimize görev düşüyor. Hasta ve hasta yakınlarının tedavi sürecine destek olabilmek için damgalamayı bitirip, değişimi en azından dilimizde başlatabiliriz.


"ÖYLE SÖYLEME" hareketi nasıl tepki aldı? ÖYLE SÖYLEME!, yalnızca 24 saat içinde muhteşem bir harekete dönüştü. Yanımızda olacağını bildiğimiz paydaşlarımız kadar da hiç tahmin etmediğimiz kişi ve kurumlardan gururun ötesinde umut veren tepkiler aldık. Basılı medya ve sosyal medyada çok sayıda kişiye ulaştık. Belediyeler bize destek olmak için panolara "ÖYLE SÖYLEME!" görsellerini yayınladılar. Çok sayıda üniversite öğrencisi, gerek okul, kulüp sayfalarından, gerekse bireysel hesaplarından "ÖYLE SÖYLEME!" çağrısında bulundular.


Projenin devamında ne yapmayı planlıyorsunuz? Şimdiye kadar 2.300 üniversite öğrencisi ile online platformlarda bir araya geldik, bu bize çok ilham verdi, gençlerle buluşmaya devam edeceğiz. Lise ve Üniversiteler arasında “Damgalama ile Mücadele Et – ÖYLE SÖYLEME!” konulu bir proje yarışması düzenleyeceğiz. Farklı kamu kuruluşları ile görüşmelerimiz devam ediyor, bu alanda eğitim verilmesi ve daha da farkındalık yaratılması için ortak projeler gelitiriyoruz, Mart ayında muhtemelen bunları da duyurmuş oluruz.

Bize vermek istediğiniz bir mesaj var mı? Sizlerden ricamız, arkadaşlarınızla, ailenizle, ve hatta düşüncelerinizde kullandığınız sözcüklere ve kavramlara bir kez de bu gözle bakmanız. İnanıyoruz ki her birimiz bir etki yaratacak güce sahibiz. Lütfen siz de kullandığınız dilin ruhsal sorunlar yaşayanların hayatını zorlaştıran sözcüklerden arındırın. Hayatı ve geleceği bir kez de konuşarak iyileştirin. Lütfen. Öyle Söylemeyin.

Comentarios


bottom of page