top of page
  • Yazarın fotoğrafıGüneş Yıldız

Tokyo Olimpiyatlarında LGBTI+ Görünürlüğü ve Kadın Kimliğinin Sorgulanması

Tokyo Olimpiyatları neden “Gökkuşağı Olimpiyatları” ismini almış? LGBTI+ sporcular olimpiyatlarda nasıl tarih yazmış? Trans ve interseks sporculara yönelik politikalar neler? Doğal testosteron seviyeleri normalin üzerinde olan kadın sporcuların atletizm müsabakalarından diskalifiye edilmesinin altında neler yatıyor? Soruların cevapları ve daha fazlası haberimizde.

Tokyo Olimpiyatları, LGBTI+ görünürlüğündeki artış ve önceki olimpiyatlara kıyasla LGBTI+ kimliğini açık bir şekilde kullanan sporcu sayısının çok daha fazla olması nedeniyle medyada “Gökkuşağı Olimpiyatları” ismini almış durumda. Sporda LGBTI+ sorunları ve kişilikleri ile ilgilenen bir spor haber sitesi Outsports’a göre en az 185 LGBTI+ sporcu Tokyo Olimpiyatlarında yarışmış. 2016 Rio Olimpiyatlarının üç katından fazla bir katılım gerçekleşmiş.


Olimpiyatlarda LGBTI+ görünürlüğün artmasının yanı sıra LGBTI+ sporcular büyük başarılara da imza attı. Kanadalı futbolcu Quinn, olimpiyatlarda yarışan ilk trans nonbinary olarak tarihe geçerken altın madalyanın da sahibi oldu. İngiltereli dalgıç Tom Daley ise altın madalya kazandıktan sonra “Bir gay erkek olarak olimpiyat şampiyonu olduğumu söylemekten gurur duyuyorum. Küçüklüğümde yönelimim ve kimliğim nedeniyle hiçbir şeyi başaramayacağımı düşünüyordum. Olimpiyat şampiyonu olmam her şeyi başarabileceğinizin bir göstergesi.” diyerek genç LGBTI+lere ilham kaynağı oldu.


Tokyo Olimpiyatları, trans kadınların sporlarda yer alıp almayacağı tartışmasını tekrardan gündeme getirdi. Kimileri trans kadınların biyolojik avantajları nedeniyle cis kadınlar için bir tehdit oluşturduğunu savunmakta. Kimileri ise sporda trans ve interseks kadınlara yönelik politikaları toplumsal cinsiyet kavramını yok saydığı, doğal yeteneğin çalışma ve azimden önemli olduğu ilkesine dayandığı, yetersiz bilimsel dayanağı olduğu ve en önemlisi kuir ve hiperandrojenik sporculara karşı ayrımcılığa yol açtığı için eleştirmekte.


2012 yılında trans kadın olarak açılan Yeni Zelandalı Laurel Hubbard, 43 yaşında olimpiyatlara katılarak ağırlık kaldırma kategorisinde yarışan ilk trans kadın olarak tarihe geçti. Aynı zamanda olimpiyat tarihinde bu kategoride yarışan en yaşlı üçüncü kişi oldu. Hubbard’ın olimpiyatlarda yarışması sosyal medyada tartışma yaratırken aynı zamanda kendi kategprisindeki kadınlar dahil birçok sporcu Hubbard’ın çabalarını takdir etti. Yeni Zelanda Olimpiyat Komitesi ise Hubbard’ın önemli bir rol model olduğunu ve kapsayıcılık hakkında olumlu konuşmaların açılmasına neden olduğunu söyledi.



2018 yılında World Athletics, doğal testosteron seviyeleri cis kadınların ortalama testosteron seviyesinden yüksek olan trans ve interseks kadınların çeşitli uluslararası müsabakalarda yarışmasını önlemek adına bir yasa çıkardı. Yasaya göre testosteron seviyesi 5 nmol/L’yi geçen sporcular atletizm alanında 400 m ve 1 mil arası yarışlarda kadın kategorisinde yarışamamakta. Bu yasaya göre 2021 yılında ikisi interseks olmak üzere dört kadın sporcu tercih ettikleri kategorilerde yarışmaktan diskalifiye edildi. Trans bireylere yönelik kısıtlayıcı yasaların natrans kadınların da aleyhine kullanıldığı görüldü. Bunun yanı sıra doğal testosteron seviyesi nedeniyle 400-1000 m yarışlarında yarışmasına izin verilmeyen ve 200 m yarışının ikinci bitiren Christine Mboma hakkında eski bir atlet Marcin Urbas, Mboma’nın yaşında bir kadının bu sürede koşmasının normal olmadığı, gerçekten kadın olup olmadığını anlamak için kapsamlı cinsiyet doğrulayıcı test yapılması gerektiğini öne sürdü.



Kadınlığı sorgulanan dört kadının da siyah olması da göz ardı edilemez. Bütün olarak ele aldığımızında bu durum, ırkçılık, kadın düşmanlığı, homofobi ve transfobinin çoğu zaman aynı anda var olduğunun ve birbirini körüklediğinin bir kanıtı.


Olimpiyatlarda LGBTI+ görünürlüğünün artması ne kadar mutlu edici olsa da transfobik ve kadın düşmanı yasaların sporcuları kısıtlıyor olması bir o kadar üzücü. Kadın ve erkek sporcular eşit maaşı almazken, çoğu alanda erkek sporcu sayısı kadın sporcu sayısını geçerken, erkeklerin sporlarına kadınların sporlarından daha fazla yatırım yapılırken, elit sporcuların neredeyse %40’ı doping kullanırken ve spor alanında cinsel taciz bu kadar büyük bir problemken; trans ve interseks kadınların kadın sporlarına tehdit oluşturduğu fikri akla aykırıdır.

 

Kaynakça:

Comments


bottom of page